Bayram tatili başlar başlamaz herkes kendini Türkiye’nin ve dünyanın tatil yörelerine attı. Bodrum, Çeşme, Antalya gibi Türkiye sınırlarındaki turistik mekânlar dolup taşıyor restoran ve kulüplerin birçoğu duydum ki fazla garson ve görevli arıyormuş. Ben de arkadaş grubumla bu tatil için İtalya ve Fransa arasına sıkışmış dünya haritasının en jetset krallığı olarak adlandırılan Monaco’ya geldim. Bu yazımda burada neler oluyor biraz ondan bahsedeyim dedim.
Helikopter Yolculuğu
Buraya varmak için en mantıklı yöntem İstanbul’dan Fransa (Nice)’e uçuyorsunuz ve Nice`den 1 saatten az bir araba yolculuğuyla Monaco’dasınız. Türk Hava Yolları’nın uçağı fulldu ve bizim cemiyet Nice uçağını doldurmuştu. Büyük gözlüklü, hasır şapkalı ve marka çantalı kadınlar her yerdeydi. E bizim Türklerin dünya jetsetinden eksiği ne? Nice’e vardık. Kalabalık olduğumuz için daha havalı ama daha mantıklı bir çözüm seçtik ve Monaco’ya gitmek üzere helikoptere doğru yolumuzu aldık. Normalde arabayla Fransa’dan Monaco’ya geçerken ikinci bir pasaport kontrolüne girmiyorsunuz. Fakat helikopter için ikinci kere bir kontrol noktasından geçmelisiniz. 6 kişi helikopter alanına geçtik ve araca yerleştik. Uçak korkusu olanlar helikoptere yanaşmayacaktır bile eminim… Fakat 10 dakikalık bir deniz üstü uçuşundan sonra Monaco’daydık.
Monaco’da Yaşam
Burası küçücük bir krallık… Herkes pek bir havalı… E dünyanın en zenginlerinin tatil kasabası ne de olsa… Enteresan olan dünyanın her bir yöresinden akın akın turist ağırlayan bu bölgede hâlâ Fransızcanın dışında başka bir dil konuşmanız pek de kabul edilmiyor. Tabii ki İngilizce anlaşabiliyorsunuz ama sıkça İngilizce sorunuzun karşılığında Fransızca cevap alabilirsiniz. Otelimize yerleştik ve Monaco’ya ilk gelişim olduğundan ötürü bir çevre turuna çıktık. Hep duyardım avuç içi kadar bir yer diye gerçekten öyle… En uzun mesafeniz 15 dakika. Etrafınız Bentley, Ferrari hatta Bugatti`lerle çevrili.
Deneyimlediğim Mekânlar
Sass Cafe: Buraya gelenlerin en sıklıkla ziyaret ettiği ve en popüler olanı diyebilirim. Açık havada akşam yemeği keyfi ve ardından kapalı kısma geçerek gecenin ilerleyen saatlerine kadar kulübe dönüşen bir mekân. Canlı müzik performansıyla Fransız bir kadın, masalar arasında geziyordu. Bu da atmosferi daha da elegantlaştırmıştı. Buraya yolunuz düşerse mönüden tavsiye edeceğim seçim ‘Filkulağı’ olacaktır. İsmin garipliğine bakmayın aslında şinitzelin bir cinsi, fakat filkulağı şeklinde ve büyükçe olduğu için bu ismi almış bayağı da leziz.
Cafe De Paris: Birçok filme konu olmuş Monte Carlo Casino`su, Monaco’nun turistik merkezi diyebilirim. Birçok dünya markası alışveriş severler için burada konumlanmış. Casino`nun önünde fotoğraf çekilmek için ciddi bir kalabalık var. Casino ve Monte Carlo Meydanı’na karşı bir şeyler yiyeyim, içeyim diyorsanız adresiniz Cafe De Paris…
Nikki Beach: İlk gittiğimiz akşamüstü partisi Nikki Beach`te oldu. Fairmont Otel’ìn içerisinde bulunan mekân benim için biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. En son Bodrum`daki Nikki Beach’in ihtişamını gördükten sonra Monaco Nikki Beach, bana fazla ufak ve özensiz geldi. Tabii içerisi gençlerle dolu… Ünlü Formula 1 yarışçısı Lewis Hamilton da oradaydı. Kitleye söylenecek söz yok fakat mekân ufak, havuz yetersiz. Dünyadaki diğer Nikki Beach’lerden burayı ayıran yüksekte oluşu ve mekânın deniz manzaralı oluşu olabilir.
Twiga: Benim için bir başka hayal kırıklığı mekân daha. Dünyaca ünlü yakın zamana kadar Türkiye’de de bulunan Billionaire Kulüplerinin yan şubesi olan Twiga Restoran-Kulüp zincirini en son Londra’da ziyaret etmiştim ve büyük keyif almıştım. Buradaki Twiga`ya girince gözlerime inanamadım. Sanırsınız Ortaköy’deki nargileci Ali Baba’ya geldik. Deniz üzerinde inanılmaz lokasyonda bir mekân fakat sıfır dekorasyon. İçerisi yeşil-sarı arası saçma bir ışıkla aydınlatılmış. Yemek sunumları özensiz, Açık hava olmasına rağmen nargile kokusundan yemek yiyemiyorsunuz. Beklentimin çok çok aşağısındaydı. Şu dünyaca ünlü Twiga Kulübe döndükten sonra ışıklar kapandı ve etrafın çirkin görüntüsü yok oldu. Mekân tıka basa doldu ve şampanya savaşları başladı. Üst üste farklı masalara gelen 10`ar 20`şer şampanyalar. Yan masamda da kendi kendine eğlenen 5 tane Türk genç kız vardı. Dünya küçük Instagram’dan burada olduğumu görmüşler ve yanıma selam vermeye geldiler enerjilerine bayıldım. Etrafta bu kendi kendine eğlenen Türk kadınlarını hayranlıkla izliyordu. Harikaydınız…
Bagatelle: Dünyaca ünlü Fransız zincirinin son halkası Monaco’da açılmış. Daha yeni açılış yapan mekâna ben bayıldım. Dekorasyon ve atmosfer harika, yemekler müthiş. Şimdilik Monaco favorim yeni Bagatelle oldu sanırım.
Daha bir hafta daha burada olacağım ve planımız yakındaki ülkeleri de ziyaret etmek. Deneyimlerimi aktarmaya devam edeceğim.
Yorum Yok