Geçtiğimiz hafta 4 günlük bir Londra seyahatine çıktım ve ilk günümde cep telefonumu kaybettim.Hep diyoruz ya telefonsuz yaşayamayız diye bu telefonsuz 4 günlük yurtdışı seyahatimdeki deneyimlerimi paylaşmak istedim bu hafta köşemde.
Ne yalan söyleyeyim bende telefonuma yapışık yaşayan,sosyal medyada fazlasıyla aktif bir kişiyim.Özellikle tatillerde farklı ortamları,gördüklerimi paylaşmayı çok severim.İlk günümde telefonumu kaybetmemle bir kolumu kaybetmiş gibi hissettim.Meğerse ne zormuş yurtdışında telefon kaybetmek.Yeni telefon satın aldım fakat sim kartımı Türkiye dışında bir yerden alma şansım olmadığı için İcloud,instagram,snapchat,whatsapp gibi günlük en sık kullandığımız uygulamalarımı açma gibi bir şansım yoktu çünkü bu uygulamaların hepsini yeni bir telefondan açmak için sim kartına gelen doğrulama kodlarını girmeniz gerekiyor.Bu nedenle telefon numaralarıma ulaşamadım,ulaşmak istediğim kişilere sosyal medyadan da ulaşamadım.Deyim yerindeyse sudan çıkmış balık gibi hissettim kendimi.Arkadaşımın telefonundan ezberimde olan numaralardan ailem ve en yakın arkadaşımı bilgilendirdim.
ETRAFI İZLEDİM
İlk gün çok üzgündüm baktım yapacak birşey yok üzülmek yerine telefonsuz bir tatil geçirmek nasıl olacak diyerek bu deneyimin keyfini çıkarmaya karar verdim.İnsanın bir eli,bir gözü daima telefonunda olunca etrafında olup biten bir çok ayrıntıyı kaçırıyormuş onu farkettim.Meğerse telefonla paylaşmak yerine şehrin hareketi içine daşmak daha keyifliymiş.Londra’da bulunduğum günler ‘Londra Moda Haftası’ydı.Şehir her zamankinden daha şıktı.Sokak stillerini dergiler yerine kendi gözümle birebir inceledim çokta keyif aldım.Başka neler yaptım? neler dikkatimi çekti derseniz;
-Oxford caddesinde bir arada toplanmış bir kalabalık gördük ve insanlar ne izliyor diye baktık.Sokak dansçıları efsane bir şov yapıyordu ve bazı hareketleri etraftaki kişilere öğretiyorlardı.Telefonum elimde olsaydı bu şovu uzaktan izleyerek baştan sona snap atardım biliyorum kendimi.Telefonum olmayınca dans edenerin arasına katılıp dans ettim kimseyede poz vermek zorunda diildim.
-Ben Londra’ya varmadan bir kaç gün önce şehir merkezindeki Louis Vuitton Mağazasına bir soygun düzenlenmiş.Gece yarısı bir araçla mağazanın vitrininden mağazaya dalan soyguncular olanı silip süpürmüş.Bu bizim etraftan duyduğumuz ve halkın arasında konuşulanlardı.Fakat İngiliz basını (turistleri tedirgin etmemek için diye düşünüyorum) olayı tamamen örtbas etmiş ve medyaya neredeyse hiç yansımamış bu olay.Etrafımı dinlerken bu olayı öğrendim.
-Londra’ya sık seyahat edenler bilir şehir merkezinde gerçek ingiliz vatandaşlarına fazla rastlanmaz.Genelde araplar,japonlar,hintliler ve ruslar yaşıyor.Dikkatimi çeken ise farklı milletlerden gelen bu insanların öyle bir ingiliz aksanı oluşmuşki telefondan konuşsanız ayırt edemezsiniz.Elimde telefonum varken insanları hiç dinlemiyormuşum onu farkettim.
-Etrafı izleyerek,dinleyerek gezerken adım başı muhakkak Türkçe dialoglarda kulağıma çalındı.Şehir birde Türk turist istilasında gibi diyebilirim.
-Daha önce hiç farketmediğim başka gözüme takılan bir ayrıntı,şu meşhur Londra’nın telefon kulübeleri vardır ya artık bu kulübelerde WiFi hizmeti var.Yani Kulübeleri internete girmek içinde kullanabiliyorsunuz.
RIHANNA İSTİLASI
Haftasonu Londra’nın en ünlü mağazalarından biri Harvey Nichols’ın önünde dev bir sıra vardı.Nolduğunu anlayamadım.Kimi elini kolunu sallayarak içeri giriyor kimi ise saatler sürecek sıranın arkasına geçiyor.Güvenliğe yaklaştık ‘noluyor? nedir bu sıra?! dedik.’İçeride kim var bilmiyormusunuz?’dedi.(Sanki bilmemiz gerekiyormuşcasına) ‘Rihanna içerde hayranlarıyla buluşuyor.’dedi.Meğerse Londra Moda Haftası bünyesinde Rihanna yüzü olduğu makyaj markası ‘Fenty’nin tanımı için Harvey Nichols’da sevenleriyle buluşuyormuş.Kozmetik ürünlerinden satın alanlar Rihanna’yı görme şansını yakalıyormuş.Onu görebeilmek için saatlerce sırada bekliyor genç kızlar.Şansımıza etkinlik bitişine denk geldiğimiz içim Rihanna’nın mağazadan çıkış anlarına tanık olduk.Lila elbisesiyle salınan bir diva…Ah o an telefonum olmadığı için baya içerledim işte.
KURABİYE SHOT
Londra sık seyahat ettiğim bir şehir olduğundan dolayı her gittiğimde orada yaşayan arkadaşlarıma hep sorarım yeni bir yerler açıldımı gezip görülecek diye.Bir kaçı aynı adresi verdi.Kahvaltı için muhakkak ‘Dominique Ansel Bakery’e git ‘Kurabiye Shot’ yap.Pazar sabahı kahvaltı için burayı tercih ettik.Sadece tatlı vitrinine bakarak ağzınızın suları akar.’Kurabiye Shot’ dedikleri ise minik bardaklar şeklinde fırında pişirilen bardakları masanıza getiriyorlar ve kurabiye bardakların içine servis elemanları süt servisi yapıyor.Kakao ve kurabiye tadını alan sütü bir güzel içiyorsunuz üzerine sütün yumuşattığı kurabiyeyi yiyorsunuz.Enfes!
Yorum Yok