Geçtiğimiz haftasonu baharın göz kırptığı İstanbul’u bıraktım ve karlara geri döndüm.Uzun süredir görmek istediğim çikolata ve pırlanta şehri Zürih’teydim.Neler yaptım? Genel şehir hakkındaki düşüncelerim neler? Gelin bu yazımda benim rehberliğimde Zürih turu atalım.
PARA PARA PARA
İsviçre denince ilk akla gelen şey para işleri.Şu Dünya milyarderlerinin paralarını muhafaza ettikleri bankaların hepsi burada özellikle Zürih tamamen bir banka şehri gibi.Bankalar öyle çok ziyaretçi ağarlıyor ki bankaların kendilerine ait lüks kafeleri var.Tabi para denince,zenginlik denince akla gelen diğer bir konu mücevherler.Dünyaca ünlü mücevher markalarının vitrinleri adeta şehri aydınlatıyor.O pırlanta kolyeler yine pırlantalarla bezenmiş saatler göz kamaştırıyor.Sokaklarda gezerken bir sanat eseri izler gibi bu pırlantaları izliyorsunuz.İsviçre’de herkes zengin derler ya öyle olması lazım.Neden mi? Bir kere para birimi ‘frank’ ve herşey çok pahalı.Türkiye’de alışveriş yaptığım birkaç mağazanın Zürih şubeleri ile kıyaslama yaptım fiyatlar neredeyse buradakinin iki katı yani alışveriş için Zürih’i tercih etmek pek yersiz olur diyebilirim.Tat kaçıran bir başka durum ise mağazaların çalışma saatleri.Saatler 6’yı buldumu sokaklarda in cin top oynuyor.Hafif hava karardımı esnaf pılını pırtısını toplayıp paydos ediyor.Uzun uzun sokaklarda gezeyim günü değerlendiriyim istiyorsanız sabah erkenden kalkıp akşamüstüne kadar gezinizi tamamlamanız lazım yoksa biranda ıssız sokaklarda kendinizi yapayanlız bulabilirsiniz.Hele bide benim gibi haftasonu gittiyseniz pazar günüde açık yer bulmak imkansız kafeler ve restoranların bir kısmı olmak üzere pazar günleri her yer kapalı.
YEME-İÇME VE GECE HAYATI
İsviçre’nin en meşhur olayı çikolataları.Aman dikkat! Çikolata dükkanlarında kendinizi kaybedebilirsiniz.Hayatımda hiç bu kadar lezzetli ve taze çikolata tatmamıştım.Beyaz,siyah,çilekli,ananaslı,mangolu,krokanlı,fındıklısı fıstıksızı ne ararsanız hatta ne aramıyorsanız bile çikolata olarak karşınızda… Çikolata bu kadar hayatlarının odağında olduğu için pastaneler en işlek dükkanlar olmuş tabi.Pastanelere girdiğiniz zaman tatmanız gereken diğer lezzetler maccaronlar ve bizim simitimizi andıran bagelleri.Yöresel yemeklere gelince çok ilgimi çeken bir tat olmadı açıkçası belkide Türkiye gibi mutfağın kralı olan bir ülkede yaşadığım için.İlla geleneksel bir şeyler yemek isterseniz şinitzel et ve röşti patates konusunda iddialılar.Aslında benim bildiğim İsviçre’nin geleneksel yemeği fondüleri ama gelin görünki ünlü bir fondü restoranı bulamadık.Onun dışında farklı çeşitlerde pişirilen sosisler ve yarı sert inek peyniri ‘Raclette’ yöresel lezzetlerden.Gece hayatı ise baya renkli Zürih’te.Biz Tao’s isimli bir restoran-klup denedik.3 katlı bir mekan ilk katı şık bir restoran,ikinci katı pub kıvamında bir bar bölümü,üçüncü kat ise gece klübu.3 katta tıka basa genç doluydu.Anlaşılan akşamları sessizleşen sokaklar gece yarısı tekrardan hareketleniyor.
GEZME-GÖRME
Kaldığımız otel Baur Au Lac benim için Zürih’in en güzel mekanıydı.Dev bir bahçe içindeki otel hem şehir içinde hemde yeşillikler arasında.Karlar altında kalmış Zürih’te yapılacak en keyifli şey kış bahçesi olan otellerde kahvaltı etmek olabilir.Kar yağışı ve soğuk havanın etkisiyle çok fazla yürüyüş yapıp şehrin heryerini gezemedim ama kuğu ve ördeklerle dolu Zürih gölü,gölün diğer tarafındaki ‘Zürih Eski Şehir’ denilen bölgenin tarihi yapıları görülmeye değerdi.Genelde soğuk şehirlerde yaşayan kişilerin karakterleride donuklaşır denir ya burada tam tersi halk pek bir kibar ve şaşırtıcı derece güleryüzlüydü.Belkide maddi olarak herkesin aynı refah seviyesinde olması bu huzurun sebebi olabilir.
Yorum Yok