Evet geçen haftamı Londra’da geçirdim ama başlıkta kendimden bahsetmiyorum tabi.Londra Moda Haftası moda haftaları içinde en elit ve seçkin olanıdır.Bir modacı olarak bu haftada yer almaya kabul görüldüyseniz tamam siz olmuşsunuz demektir.Bir türk markası olan ‘BARRUS’ bu seneki londra moda haftasında yeni kreasyonunu sergiledi.Bu podyumda yer alan ilk türk markası değildi fakat en iz bırakanı olucağı şüphesiz.CEO Volkan Hidayetoğlu,marka tasarımcıları Neslişah Yılmaz ve Nur Çağlayan,aylarca süren çalışmaları sonucunda benimde dahil olduğum geniş bir organizasyon ve PR ekibiyle beraber uzun süre konuşulacak bir defile ve afterparty’e imza attık.
Ünlü model Özge Ulusoy’da gazeteci kimliği ile davetimi kırmayarak yanımızdaydı ve heyecanımızı paylaştı.Tasarımları yorumlayacak kadar moda bilgisine sahip değilim fakat hem türk hem ingiliz basınının ilgisi beklentimizin çok çok üstündeydi.Gözalıcı bir podyum sovundan sonra ertesi gün moda haftasının en büyük kutlama partilerinden birini düzenledik.Mayfair Rolls Royce Motor Cars mağazasını kapatarak yüzlerce davetli ağırlandı.Birçok ingiliz celebrity’nin katılımı ve Londra gece hayatının ünlü DJlerinin sahne aldığı Afterparty’de paparazziler geceyi görüntülüyebilmek için saatlerce kırmızı halının önünde beklediler.Hayatımda karşılaştığım en elit ve marjinal kitle içerideydi.
Bir türk olarak böyle bir başarı hikayesine dahil olduğum için gurur duydum ve BARRUS ekibinin globalleşme yolunda attıkları ilk adımda alınlarının akıyla çıkmış olmalarını canı gönülden tebrik ederim.
LONDRA NOTLARIM
Çoculuğumdan beri en sevdiğim ve İstanbul’a en benzettiğim şehirdir Londra.Lise ve Üniversite çağımda her fırsatta soluğu Londra’da alır bu ışıklı şehiri bırakıp eve dönmek hiç istemezdim.Bu gidişim biraz farklı oldu.Ne şehirden,ne mekanlardan ne de alışverişten çok etkilendim.Neden mi? Artık İstanbul gerek sosyal gerek ticari dünyanın en popüler şehirleriyle yarışabilecek bir seviyede.Burada herşeyin en çeşitlisini en lüksünü,en yenisini yaşarken beni başka bir şehirde ne çok çok şaşırtabilirki? Yinede sizinle Londra deneyimlerimi paylaşmak isterim buyrun benim gözümden şehrin ‘EN’leri…
En yeni ‘SEXY FİSH RESTAURANT’ :Pazartesi gününe dahi rezervasyon yapamıcağınız kadar dolu,sushi ağırlıklı bir asya restorantı.Ben Sexy Fish’i deneyimleme şansına sahip oldum.Keyifli ve lezzetli bir akşamdı.İçlerinde Leonarda Di Caprio ve Game Of Thrones dizisindeki Arya Stark karakterini canlandıran Maisie Williams’ında içlerinde bulunduğu seçkin bir kitle ile akşam yemeği yedik.
En popüler ‘Cereal Killer’ ve ‘ Breakfast Club’:Bu iki kahvaltı mekanı bir süredir şehirin en popüler mekanları haline gelmiş kaldıki burada birşeyler yemek için en az yarım saat gerekirse yağmur altında kuyrukta beklemeyi göze almalısınız.Cereal Killer,yeryüzündeki neredeyse her çeşit mısır gevreği,pirinç patlağı türünü bünyesinde bulunduran sizi çocukluğunuza geri taşıçak ilginç bir konsept cafe.Breakfast Club ise menüsünde kahvaltıya dair aklınıza gelen ne varsa en lezzetli halini bulabilceğiniz bir cafe zinciri.
En lüks ‘Park Chinois’:Dünyaca ünlü Hakkasan restoranlarının sahibinin yeni göz bebeği işletmesi.Tüm Hakkasan restorantlarını devrederek milyon dolarlık bir harcama ile Park Chinois’yı açmış.İçeriye girdiğiniz anda Great Gatsby’i anımsatan şaşalı bir dekorasyon ve oldies müzik ile nostaljik bir hava alıyorsunuz.Buranın en ünlü yemeği ördeği fakat ördek yemek istiyorsanız bir gün önceden restorana bunu bildirmelisiniz.Mekan şahane ama yemeklere aynı derecede bayıldım mı ve ya ödediğimin karşılığını aldım mı sanmıyorum.
En ilginç ‘Meat Liquor’:Hamburger ağırlıklı bir etçi burası.Cheeseburgeri harika.Ama esas olay dekorasyonda.Country ve rock and roll ruhu taşıyan mekan enteresan graffiti ve objelerle süslenmiş.Gündüz vakti bile loş ve gece klubü havasında.
En marjinal ‘The BOX’ ve ‘Cirque Le Soir’:Londra gece hayatıyla ünlüdür zaten.Birbirinden iyi kluplerin bulunduğu bir şehirde sivrilmek zor iş.Fakat bu iki mekan geceye öyle şovlar katmışlarki eğlencenin tansiyonu hep yukarda kalıyor.Özellikle +18 şovların sergilendiği bu iki gece klubü kesinlikle yaşadığınız en ilginç deneyimler arasına girebilir.
En lezzetli ‘Pizza East’:İstanbul’da da şubesi bulunan Pizza East’in East London şubeşi sanki bir başka.Londra’nın son dönemler hızla hareketlenen ve popülerleşen doğu tarafını Londra soğuğuna rağmen gezmek keyifliydi.Sokak sanatçılarının marifetlerini izlemekte öyle.Yorgunluk atmak için durağımız Pizza East oldu ve pizzalar parmak yedirtecek türdendi.Yolu düşenler mutlaka denemeli.
“Özellikle köşe yazım için yaptığım Londra keşiflerimde bana rehberlik eden lokal arkadaşım Lal Bilgütay’a burdan da teşekkürlerimi iletmek istiyorum.”
ARABESK LONDRA
Londra’da yaşayan çok arap arkadaşım var.Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olan Londra’nın eğlence hayatı son zamanlarda iyice arapların egemenliği altında.Restoran ve kluplerde en iyi masada araplar.Ünlü markaların VIP müşteri listesinde yine araplar.Bu maddi egemenlikle beraber şehir de arabesk bir havaya bürünmüş.Nargile kafeler çok rağbet görüyor hatta özel üyelikli gizli girişli yüksek güvenlikli nargile salonları bile açılmış.Nargile kültürü klüplere kadarda yayılmış mekanlarda sigara kesinlikle yasak fakat içeride seyyar elektronik yapay nargileler satılıyor.Harvey Nichols,Harrods gibi büyük alışveriş merkezlerinde arap bayanlara özel kıyafet ve kozmetik bölümleri hazırlanmış ve özel bir hizmet var.En beni şaşırtan ise Selfridge içerisindeki falcı bölümü oldu.Psychic Sisters isimli bölümü açan medyum kız kardeşler paraya para demiyor.Tarot vb. fal çeşitlerinin yanında çeşitli ruhani terapi hizmetleride veriyorlar.
Yorum Yok